Başıma gelen aksilikler ilk yazıyla son bulmadı 😀 Ama ben biraz da güzel şeylerden bahsetmek istiyorum. Zira evrene güzel enerji vermek gerek!
“Portekiz insanları” diyerek konuya giriyorum.Büyük şehir/ küçük şehir farkı dünyanın neresine giderseniz gidin aynı olsa gerek. Burada bir de kuzey ve güney portekiz olarak da ayrılıyor. Kuzeydeki insanlar kendilenin gerçek ve iyi portekizliler olduklarını düşünüyorlar. Benim içinse genel olarak hepsi yardım sever. Eğer yolu biliyor ama ingilizce bilmiyorsa size gideceğiniz yere kadar eşlik edecek kadar hemde! Bize yabancıların misafirlik, misafirperverlik nedir bilmedikleri anlatıldı hep ama Amerika’da bir kere kırılan önyargım burada da kırıldı. Yataklarını size verip koltukta uyuyacak kadar, domuz etine karşı hassasiyetinizi bilip yemeğin sizin için olan kısmını ayrı pişirecek kadar, geleneksel yerleri size gezdirip – hiç bir karşılık beklemeden- anlatacak yani rehberlik yapacak kadar, sizi kaçırdığınız otobüse yetiştirecek kadar, yağmurda ıslanmayın diye tanımasa da evinize bırakacak kadar, yolunuz hastaneye düşerse bir portekizli gibi ilgilenilmenizi sağlayacak kadar…
Gittiğiniz yerin yerlileri ile iyi ilişkiler kurduğunuzda uzun yıllar “Kepp in touch!” ta kalacak dostluklarınız oluyor. Yolum bir daha DC ‘ye, Newyork’a , ACK ‘ya (Allah ım inşallah düşer amin) düşse bir evim var biliyorum. Dünyanın farklı yerlerinde evinizin olması nasıl güzel 🙂
“Gezilecek yerler” ile devam etmek istiyorum. Bu kesinlikle başlı başına bir yazı olacak, o kadar çok tarih kokuyor ki Porto, (bu arada Oporto diye geçiyor aslında onu da günün gereksiz bilgisi olarak ekliyorum). Bir de benim gibi bir okyanus bağımlısı, deniz sevdalısı iseniz ve İstanbul’u seviyorsanız büyülenmemek imkansız hal alıyor. Geldiğim ilk hafta sonu şehir merkezini gezmeye gittiğimde fark ettim ki yokuşları ile İstanbul’u andıran Porto güneş batımında bir hanımefendi gibi… Aliados, Sao Bento, Ribeira zaten herkesin ilk uğradığı yerler olarak geçiyor. İlk işim Ribeira’ya inip, Dom Luis köprüsünde bir fotoğraf çekmek oldu. Ve sonra ne zaman bunalsam Ribeira benim uğrak yerim oldu, biraz nefes almanın en keyifli yolu. Bu arada resimde gördüğünüz nehir kenarındaki boşlukta, kıyıya oturup güneşin batışını izlemek hobimdir.
Biraz eğitimden bahsedelim. Derslerdeki Portekizce – İngilizce yoğunluğu bulunduğunuz fakülteye göre değişiyor. Ama dersler portekizce olsa bile hocalar size ingilizce materyal sağlayıp, sizinle özel olarak ilgileniyorlar. Ayrıca bütün maillerinize jet hızıyla (benim türkiyede çok az hocamda gördüğüm hatta sadece 2 desem yeri) ve sınıfa hoş geldin tavrı ile yaklaşıp, bütün problemleriniz için çözümcül ve burada misafirliğinizi kabul eden bir yapıdalar. Aynı zamanda profesörleri de dahil kimsede egodan eser görmemek uzun süre şaşkın kalmama sebep oldu. Lisanstayken öğrenci sevmeyen, küçümseyen tavırlarından ötürü odasına gitmediğimiz hocaları yaşadığım için buradaki durum beni hayli mutlu ediyor doğrusu! Bana gelince bir iki teknik ders dışında hep merak ettiğim yönetim kısmı ile ilgili dersler alıyorum. Takım yönetimi, proje yönetimi, insan kaynakları… gibi. Belki bir gün lazım olur, who knows! Vakit buldukça buradaki derslerimle ilgili de yazılır yazmak istiyorum.
Güzel arkadaşlıkların temelini attığımı düşünüyorum. Sizi arasına almaya, kültürlerini anlatmaya hazırlar. Ben de bizim kültürümüzden bahsetmeye hazırım tabii ki.
Gezilecek yerlerle ilgili yazıları Kasım sonunda yazmayı düşünüyorum. Lisbon, Braga ve detaylı bir Oporto gezisi için hazırlanıyorum <3 Elimden geldiğince Portekiz’de Erasmus başlığını içi dolu hale getirmeye çalışıyorum.
Sevgilerimle!
not: Photo by Kamile Leo on Unsplash