2 sene kadar önce, yorgun argın işten geldiğim bir gün evde üzerime giyecek bir şeyler arıyordum. Her zaman giydiğim ev eşofmanlarını yıkamamışım güya yoğunluktan aslında tembellikten. Başka bir şeyler bulmak için dolaba baktım, bulamadım. Yatağımın altını açtım, giymediğim ve yıllardır orada duran bir sürü kıyafet arasından uygun bir şey ararken “Neden bu kadar çok eşyam var ki?” sorusu aklımın köşesinde takıldı. Çok aldırmadım, yatağın altını öylece geri kapattım.
Bunun üzerinden bir süre sonra uzun bir yolculuk için valiz hazırlarken aynı yatağın altını yine açmak durumunda kaldım. 45 litrelik bir dağcı çantası ile çıkacaktım yola epeyce kararlıydım. Uzun uğraşlar, elemeler sonucu tabi ki yetmedi bir el bagajı bir de küçük sırt çantası ekledim ve hazırdım. Yine hiç kullanmadığım bir sürü şeyi oraya bıraktım, yatağımın altında. 6 ay sonra geri dönecektim.
Tam bu esnada bir yıldır hiç bir şey almayan Selma Hekim’in bloguna rastladım. “ALMADIM” diyerek çıktığı yoldan çok etkilendim ve kendi hayatıma baktım. Bir gün kulanırım diye aldığım, ya da alıp bir gün kullanırım diye sakladığım onca şey! Canım arkadaşım Hatice her şeyi sakladığım için “Çöpçü Nazar” diyordu bana :). Karar verdim çöpçü nazarlıktan istifa edecektim!
Bir ALMADIM vakası olmak hemen mümkün değil malumunuz, onun yerine önce BIRAKTIM koymam gerek diye düşündüm. Yanımda getirdiğim ama bir kere bile kullanmadığım her şeyi ayıkladığımda yükümün yarısı azalmıştı, inanamadım. Alışveriş yaparken 2 kere, sonra 3 kere düşünmeye başladım. “Buna gerçekten ihtiyacım var mı?”, “Gerçekten buna ihtiyacım var mı?”, “Buna ihtiyacım var mı gerçekten?” Cevapsa genellikle: “YOK”.
Geri dönerken kullanmadığım her şeyi orada bıraktım. Dönünce aynı hızla yatağımın altına giriş yaptım ve “Bunu son 6 ayda kaç kere kullandım?” sorusu ile her şeyi verdim, evet evet her şeyi! Zaten 6 aydır yoktum 🙂 Nasıl da hafifledim! Her şeyin bir kendisi, bir yedeği yetiyormuş meğerse.
Yeniden bir yolculuğa hazırlanırken bütün eşyalarımla tek valize sığdım. Dünyanın istediğim yerine taşınmak için tek valiz yetiyor artık.
Sonrasında bunu hayat felsefesi yapmaya çalıştım. Benim tecrübem almadım değil ama bıraktım oldu. Eğer beni mutlu etmeyen bir iş varsa BIRAKTIM. Aklıma yatmayan, içime sinmeyen insan ilişkilerimi BIRAKTIM. Okumadığım kitapları, kullanmadığım defterleri, kurumuş çiçekleri, bakmadığım fotoğrafları, gülümsetmeyen anıları BIRAKTIM. Yarım kalmasın diye kendimi zorladığım hedefleri BIRAKTIM. Sırf birileri mutlu olsun diye yapmak zorunda olduğum şeyleri BIRAKTIM.
Bırakın işte korkmayın, son 6 aydır hayatınızda olan kullanmadığınız HER ŞEYİ. Bana inanmıyorsanız Gotama Budda ya inanın. Ne diyordu Budda:
Bırakmayı öğren. Mutluluğun anahtarı budur.
Kendime not: Hala bırakacağım çok şey var biliyorum ama yazarsam daha kolay olur diye düşündüm. Hem kim bilir belki bana katılanlar olur!
Sevgiyle