Sellaaaammllllaarr!!!
Müthiş bir yorgunlukla yazıyorum bu satırları aslında, aynı zamanda da müthiş bir “mutluluk” ile…. Etkinlik yazılarına devam ederken arada tamamlanıp yayınlanmayı bekleyen 2 yazı var. Biri etkinliğe ramak kala çıkan aksilikler, diğeri de yan çizen, geciken ve gelmeyen sponsorlarla ilgili. Mutluluğu paylaşmanın önceliği var elbette!
En büyük handikapımız son anda vazgeçen sandviç sponsorumuz oldu. Cumartesi günü erkenden hazırlanması gereken en az 300 adet sandviç vardı. Ama her şerde bir hayır vardır işte 🙂 Yaklaşık 20 kişilik ekibimiz çıkan bütün aksiliklerden ötürü bir bağlılık hissetti, birden kenetlendik! Etkinlik günü sabahı evimde sabah saat 5’te hemen herkes yıkanmış domatesler, marullar, salamlarla boğuşarak 3 saate 300 sandvici çıkardık. Cuma günü hep birlikte başlayan enerjimiz bütün etkinlik boyunca sürdü ve zannediyorum ki herkesin dikkatini çekti.
Cuma akşamı başlayan koşuşturmacanın ilk adımı konukların karşılanmasıydı. Gelen konuklarla yenen akşam yemeğinin ardından onları dinlenmek için bırakırken ekibi uyku tutmadı. Gece boyu “heycanlıyım, uyuyamıyorum!” mailleri havada uçuştu. Ve gün doğdu…
Sabah 5 te başlayan koşuşturmaca aynı anda farklı treadler halinde devam etti. Yani bir grup evde sandviç yaparken, diğer grup malzemeleri henüz açılmamış salonun önüne yığdı, bir başka grup kahvaltı için verdiğimiz siparişler için koşturdu, bir grup konuklar ile ilgilendi, bir grup teknik işleri çözdü. Ve etkinlik saati! Hafta sonları etkinlik düzenleyenler bilirler öğrencileri sabah erken saatte – hatta geç saatte de – okula getirmek zordur. Beklenenin üzerinde bir katılım hepimizin yüzünü güldürdü elbette. Ve işin en keyifli yanıysa aynı kalabalığın bütün gün bizimle olmasıydı.
İlk olarak Melek Pulatkonak bizimleydi. Etkinliği tanıtırken bütün kampüse onun buraya gelmesinin çok büyük bir şans olduğunu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. TurkishWIN kurucusu olan Melek Hanım’dan “Network Etkisini ” dinledik. Beni etkileyen TurkishWIN’in amacı oldu. Çalışan Türk Kadınlarının birbirine olduğu destek ve kızkardeşlik sevgisi dinlemeye değerdi. Melek Hanım’ın beni en sevdiğim cümlelerinden birtanesi aslında benim de hayat amacım olan “Davranışlarımızla ve sözlerimizle hepimiz birilerinin hayatında fark yaratabiliriz.”
Sırada hepimizi kendine hayran bırakan Feride Aytül Erçil Hocamız vardı. Sıfırdan başlayan çok farklı bir girişimci olan Aytül Hocamız hem birikimlerini, hem projelerini hemde yaşadıklarını bizimle paylaştı. Bir girişimci olarak en zor olanın kendi ülkemiz, insanlarımız için bir şey yapmak ve onlara bunu kanıtlamak olduğunu anlatırken içimden evet dedim, bu derdi yaşarken yalnız değilim demek! Türk gencine olan inancı cümlelerinden belliydi ve yine beni en çok etkileyen bir cümle ile devam ediyorum : “Ne bildiğini bil, ne bilmediğini bil; bilmediğini kimin bildiğini öğren!” – dikkat beyin yakabilir 🙂 –
Bir öğle yemeğinin ardından sırada Işık Yargın vardı. Işık Hanımında bizleri etkileyen bir hikayesi vardı. Y kuşağının özelliklerinden ve sosyal girişimcilikten bahsetti. Bu arada Y kuşağı demişken benim en çok dikkatimi çeken özelliğimiz bağlanma korkusu, bağlananamama oldu – çevreme baktığımda dedim ki çok doğru- . Ve bütün bir salona “yyookkkk arrrttıkkk” dedirten hiç göstermediği yaşı oldu 🙂 – kendisine maşallah ve darısı bu yazıyı okuan bütün hanımların başına diyorum –
Her oturum arasında küçük molalar verdik elbette, bir molanın daha ardından Miray Alanlar sahnedeydi. Hepimizi ayağa kaldırıp güzel alkışlarla başladı konuşmasına. Önce herkes kendini alkışladı, sonra ekibe bir alkış geldi ve konuşmacılar içinde bir alkışla salon biraz canlanarak devam etti dinlemeye. O da genç yaşına rağmen içinde bulunduğu yolculukla hepimize örnek oldu, ve Melek Hanım’ın bahsettiği networking etmenin önemini görmüş olduk.
Son olarak ise ana sponsorumuz olan IBM’den bizimle olan Hatice Meriç vardı. Hatice Hanım gelen konuklarımız arasında kurumsal bir şirkette çalışan tek konuşmacımız olarak “kurumsal hayatta kadın olmayı” kendi hikayesiyle birlikte bizimle paylaştı. Yeri gelmişken bizden desteğini esirgemeyen IBM’e de çok teşekkür ediyorum.
Burada yazarak sadece kısacık özetler geçebiliyorum, aralarda çok eğlendik, bol bol fotoğraf çektik. Leziz sandviçli öğle yemeği yedik – el emeği göz nuruydu- bol bol çay kave içtik ve muhabbet ettik. Ve bunu sadece ilk gün değil ikinci gün de aynı enerji ile yaptık.
İlk gün misafirlerimizi yollayıp, ikinci gün için kaldığımız yerden devam ederken şuan bu yazının yeterince uzun olduğunu fark edip atölyeler için yeni bir yazı yazmaya karar verdim, hem ekip yemeğine de yetişmek gerek 🙂
Sabırla okuduysanız kendinizi alkışlayabilirsiniz <3
Sevgilerimle.