Yeni bir macera olan anneliğe başlangıç notlarımla devam ediyorum. Bugünkü yazının konusu İngiltere’de doğum! Belki yakın zamanda okuyacak birilerine faydam olur, zira hamilelik bulantılarım bitip de yabancı bir ülkede doğum yapacağımı idrak ettiğimde bir miktar gerildiğimi hatırlıyorum 🙂
Öncelikle hamilelik takribi olarak 39 hafta olarak değerlendirilse de eğer bebek de anne de sağlıklı ise 42.haftaya kadar bekleme ve bunu talep etme hakkınızı hatırlatarak başlamak istiyorum. Kendi doğumumuzda söz hakkımızı elimize almamız ve kararlarda mümkün mertebe aktif rol almamız gerektiğine inanıyorum. Bu arada yeri gelmişken söylemeden edemeyeceğim bu 39.hafta işini de ortaya atan da alman bir doktor olan Franz Karl Naegele imiş. Doğum bu kadar kadının işiyken erkekler her yerde yine burnunu sokmaya devam ediyor 😀 Neyse konuyu dağıtmayayım.
Sancılar başladı ve anladınız ki doğum başladı. Bu noktada ilk yapmanız gereken şey beklemek, evet evet ciddiyim 🙂 Eğer her şey yolundaysa ve doğum dalgalarınız(şair burada sancı demek istemiyor çünkü olumsuz kelimeleri sevmiyorum) 10 dakikada bire düştüyse doğum yapacağınız hastaneye artık telefon edebilirsiniz. Beklemek dedim çünkü eğer belli bir sıklıkta sancınız yoksa hastane de size aynı şeyi söyleyecek. Benimki gibi her dalgada gelen kusma ve halsizlik varsa (nadir de olsa olabiliyor) erken arayıp durumu anlatırsanız bebeğin sağlığından emin olmak için erken çağırabiliyorlar. Eğer 40-42. haftada hala bebeğiniz kendiliğinden gelmezse suni sancı ile süreci başlatmayı teklif ediyorlar ancak bu konuda tecrübem olmadığı için sonrası nasıl ilerliyor bilmiyorum.
Doğum çantanız, belki yastığınız ya da pilates topunuz ile hastane yolunu tuttunuz! İlk kontrolleriniz yapıldıktan sonra öncelikle sağlık durumunuza sonrasında da doğum planınıza göre ilerleme başlıyor. Benim planımda ebe eşliğinde suda doğum olsa da son haftalarda düşen bir kan değerimin de etkisi ile hastane odasında doğum yaptım. Odaya geçiyor ve yine gerekirse NST cihazına bağlanarak doğumun ilerlemesini bekliyorsunuz. İhtiyac duyarsanız odalarda küvet ve duş mevcut. Bunun dışında sizi mutlu edecek her şeyi odaya getirmenize izin veriyorlar.
Bu bir mum, koku, eşya herhangi bir şey olabilir. Ve doğum odanızı bu şekilde biraz daha rahat hale getirmeniz mümkün.
Odaya geçtikten sonra durumunuza göre ya yanınızda sürekli bir ebeniz oluyor ve başka ebeler de sıklıkla gelip sizi kontrol ediyor. Elbette bir de doğum eşlikçiniz oluyor, benimki eşimdi. (Ocak 2022de COVID19’dan dolayı da sadece bir kişiye izin veriliyordu umarım siz bu yazıyı okurken şartlar çoktan değişmiş olur) Bir de telefonun ucunda doğuma eşlik eden doulam vardı. Doula nedir diye düşünenleri şu yazıya alabilirim.
Doğum ilerlerken ebeler sizi ayağa kalkmanız, arada tuvalete gitmeniz, farklı pozisyonlar denemeniz için teşvik ediyorlar. Aynı şekilde eğer önceden bir eğitim aldıysa ya da bu konuda bilgiliyse doğum eşlikçiniz de bunu yapabilir.
Her adımda ve yapılacak her işlemde size önce bilgi veriyor sonra da onayınızı alıyorlar. Aklımıza takılan her şeyi sorma ve istemediğimiz bir şeye itiraz etme hakkınız var, karar merciği her zaman anne ya da daha önceden anlaştıysanız doğum eşlikçiniz de konuya dahil. Zaten hastane ekibi ellerinden geldiği kadar doğum planınıza göre hareket etmeye çaba gösteriyor. Ben ağrı kesici için sadece gaz istemiştim ve kimse doğum süresince epidural ya da başka bir şey teklif dahi etmedi.
Bebeğiniz sağlıkla dünyaya gelir gelmez eğer sağlıksal bir problem yoksa doğrudan kucağınıza bırakılıyor ve ailece baş başa kalmanız için size bir kaç saat veriliyor. Bu noktada hem anne hem baba bebekleri ile bol bol ten teması yapıyorlar. Ve benim en çok sevdiğim ve en çok alıştığım şey ise bebeğe yapılacak en ufak işlemde hem izin hem onay alıyorlar ve bebeğinizi sizin yanınızdan bir saniye bile ayırmıyorlar. Gece boyuncada belli aralıklarla gelip sizi ve bebeği kontrol ediyorlar. Yine hastanede bulunduğunuz sürede emzirme için destek ve bilgi isteyebiliyor, aklınıza takılan her şeyi ebelere sorabiliyorsunuz.
Duruma göre 1 ya da 2 gece, doğum şekline göre belki daha fazla hastanede kalıyorsunuz. Sonrasında eve taburcu olduğunuzda ilk 2 hafta içinde 3 ebe ve bir de sağlık çalışanı ziyarete geliyor. Emzirme konusunda da eğer destek isterseniz eve emzirme danışmanı da yollayarak destek oluyorlar. Süreçte benim en çok faydasını gördüğüm şeylerden biri emzirme danışmanı olmuştu. Defne ilk hafta normalden %1 fazla bir kilo kaybı yaşadığı için de fazladan bir ebe ziyareti daha yapmışlardı. 1 ay kadar sonra eğer her şey yolundaysa ebeler ve hastane ile ilişkiniz kesiliyor ve artık GP(bizdeki sağlık ocağı diyebilirim) ile yola devam ediyorsunuz. 6.haftada anne-bebek kontrolu yapıyor ve akabinde de aşılar ile ilgilenmeye başlıyorlar. Süreçte aklınıza takılan her şeyi GP ile görüşüyor, eğer GP mesai saatleri dışında ise ve önemli ise 111 görüşebiliyorsunuz. 2 yaş altı bebekler için normale göre oldukça hızlı dönüş yapıyorlar ve ayrıca acile alma ya da götürme konusunda oldukça hızlı ve hassaslar.(Tabi azıcık durumu abartmak gerekebiliyor, İngiltere’deki anneler beni anladı bence;))
Bütüüüün bu süreç boyunca baba nerede diye düşünenler olabilir. Doğum sistemi o kadar kadına dayalı ki bebek de doğrudan annenin sayılıyor, hatta kızımın hastane bilekliğimde Gulistan Boylu’nun bebeği anlamına gelen bir şey yazıyordu. Kimse de bir kere bile babayla ilgili bir şey sormadı 🙂
Bu arada ebelerden, hemşirelere ve doktora kadar herkes kadındı ve ben şahane bir kadın çemberi içinde doğum yaptım. O gün karşılaştığım herkes için kendimi şanslı hissediyorum. Hiç bilmeden de anne bebek konusunda UNICEF ödülü olan bir hastanede doğum yaptığımı da sonra öğrendim. Yazının sonuna gelirken bu yazıyı hiç görmeyecek, görse de Türkçe olduğu için okuyamayacak olsa da doğumumun akışını değiştiren ebe Anne’ye teşekkür ederim. Adının bizim dilimizde ‘anne’ olması bence hiç tesadüf değildi…
Not: İngiltere’nin farklı yerlerinde doğum konusu farklılıklar gösterebilir, zaten her doğum da çok kişiye özeldir, paylaştıklarım tamamen kişisel tecrübemdir.