Bu yazıyı 5 Mart 2016 günü yazıyorum. Yayınlamak için cesaret bulacağım zamanı ise sanırım merak ediyorum. Yazıyı yazmak ve kendimi anlamak 25 senemi aldı! Yayınlamaksa o kadar sürmeyecek diye umut ediyorum.
Kendini sev.
Okuduğum “Kekemelik ve 5 boyut terapisi” kitabında şöyle diyor: Siz kendinizi sevip olduğunuz gibi kabul etmezseniz başkaları sizi nasıl sevecek? Bu cümle benim kendimi gerçekten sevip sevmediğimi, olduğum gibi kabul edip etmediğimi günlerdir sorgulamama ve hayatımı baştan aşağı değiştirmek için kolları sıvamama sebep oldu. Genel olarak dışardan pozitif, neşeli, enerji sahibi olarak tanımlanıyorum. Ya içerde nasıl. Benim ve her kekemenin -evet doğru okudunuz kekemeyim- takıldığı çok ilginç noktalar var.
Hiç susmayan bir iç sesimiz var mesela. Kendimiz hakkında sürekli bıdı bıdı ediyor. Kötüsün, kötü olacak, olmayacak, takıldın, takılacaksın. Kitabı okuyana kadar kendimi yalnız zannediyor bu problemleri sadece benim yaşadığımı sanıyor, en önemlisi bu iç sesi nasıl susturacağımı bilmiyordum! Kapa çeneni dersem susar diye düşünüyordum. Halbuki önce onu sevip, kabul etmemiz gerekiyormuş. Sevgili iç ses, bilinçaltım sana sesleniyorum. Beni korumak için böyle davrandığını biliyorum ama artık senin konuşup benim sustuğum devir kapandı. Artık karşılıklı konuşacağız:) Bana bir şey söylediğinde ilk karşılacağın soru “neden?” olacak. Onu “en kötü ne olur ki?” takip edecek. Karşılıklı konuşmaya hazır ol.
Hayatının merkezine kendini koy.
Belki de içinde bulunduğumuz kültürün ciddi bir izi üzerimdeki aman elalem ne der ve önce başkası için yaşama durumu. Bunu okuyunca şöyle bir aile, arkadaş hatta geçmiş ilişkilerime baktım. Aman Allah’ım! Bu ne denli bir fedakarlık, cefakarlık! Tam bir saçmalık örneği. Sevdiğim birinin istediği bir şey olduğu zaman benim acileyeti olan bütün işlerim devre dışı kalıyor. Benim için hayati önemi olsa bile. Bunun sebebi de herkes beni sevsin sendromu sanırım! Halbuki herkesin beni sevmeyi neyime gerek? Yahu isteyen sevsin, istemeyen sevmesin. Hem herkes sevsin, aman kimse üzülmesin derken ortalık karışabiliyor. Kim ne derse ne düşünürse düşünsün. İhtiyaç olan kafamdaki doğrulara göre yaşamak değil de ne! Uyan uyan. Kendini çemberin merkezine koy ki hayatındaki her şey dengesini bulsun. Kalp kıran, işine geldiği gibi davranan, sadece boş vakti olunca ya da işi düşünce arayan insan ordusu var hayatımda, tam da bahar temizliği zamanıydı, ne hoş.
Deneyimlerimi anlatacağım bir serüven başlıyor benim için. Bu uyanışla, farkındalıkla birlikte belki de usulca bir meydan okuma. Hayatımın merkezine kendimi koymaya, korktuklarımla yüzleşmeye karar verdim, aslında saklandığım da yoktu, olsun buraya da yazdım.
Bütün hislerimi, yaşayacaklarımı ve düşüncelerimi de dünyaya açtım.
Hadi selametle.