Baktım yaptığım yemekleri paylaşamıyorum bari denediğim yeni tatları yazayım dedim, böylece kategoride 2 tanecik yazı olarak kalmaktan kendini kurtarsın ve anlam kazansın.
Geldiğim ilk hafta sonu Ribeira’da enfes bir balık yedim (Salamon Fish – sanırım somon balığı) ancak onun bulunmaz olduğunu düşünmüyorum, sadece leziz pişmiş bir balıktı. Benim derdim Pastel de nata ve Bacalhau ile…
“Pastel ne nata” diye yazılır “paşta de nada” diye okunur efem 🙂 Asıl olarak Lisbon’ da ve sadece bir üretim yerinde patenti bulunan tatlı dışı milföy hamurunu andıran içi de bana kalsa muhallebi diye adlandıracağım bir tat içeriyor. Ama içeriğinde her ne varsa kendinizi durdurmadan sürekli yemek istiyorsunuz. Yalnız her yerde güzel olanı bulunmuyor, özellikle taze ve bizim kazandibini andıran üstü yanmış olanlardan olacak. Onu da merkezdeki Porto Üniversitenin yanından inen dar sokaktaki şuan adını unuttuğum ama hatırlayınca hemen yazacağım kafede bulmanız mümkün.Bacalhau’ya geçelim. Akşam yemeği öncesi aperatif olarak tanıştım kendisi ile. Özel olarak hazırlanmış bir hamurun kızartılması ile yapılıyor. İçerisinde balık var. Farklı boylarda bulabilirsiniz, ancak ben küçük ve sıcak olanları sevdim 🙂
Ah bir de Porto şarabı… Sanırım bu satırları şaraptan ya da en azından alkolden anlayan biri yazsa daha hoş olurdu. Herkesin çok övgüyle bahsettiği Porto Şarabını daha önce hiç şarap denemediğim için karşılaştıracak bir şey bulamıyorum. Hani demek isterdim bizim şaraplarda şarap değilmiş! Bunu içtim anladım… Üzgünüm o ben değilim! Yalnız yıllanmış olarak tattığım daha lezzetliydi diğerinden.
Ekmeklere hiç girmedim bile bu yazıda 🙂 Tıpkı bizdeki gibi bir fırın algısı mevcut; sadece fırınlar biraz daha pastane havasında. Ekmekler tek porsiyonluk ve tazecik, çıtırcık. Açıkcası Amerikada en çok özlediğim şey ekmekken; dönünce burdakileri özleyeceğimi düşünüyorum. Bununla ilgili daha detaylı bir yazı yazmalıyım.
Portekiz’e yolunuz düşerse siz Pastel de nata denemeden dönmeyin yeter!
Sevgiler.